İkizdere lçemize Bağlı Köyler ve Ayrıntılı Bilgileri
1800'lü yıllarda kurulan köyün eski adı Yunanca Etmone olup 1913 yılında ise İşkencedere adını almıştır. Daha sonra ise "Gürdere" adını alarak köy statüsüne kavuşmuştur.
İkizdereye 3 km
Rize'ye 55 km
Rüzgarlı Köyü (Mize)
İkizdere' ye 5 km
Şimşirli Köyü(Komes)
Tarihçesi:
1800'lü yıllarda kurulan köyün eski adı Koms olup 1913 yılında "Şimşirli" adını alarak köy statüsüne kavuşmuştur. Köyde 1849 yılında inşa edilmiş bir cami bulunmaktadır.
Adını şimşir ağacından almıştır.
Maden suyu meşhurdur. Aynı zamanda maden suyunun yanında et yeri vardır. Rize İkizdere yolu üzerindedir.
İkizdere'ye 8 km
Rize'ye 60 km
Ilıca Köyü(Vane)
Tarihçesi:
İkizdere'ye 5 km
Rize'ye 57 km
Dereköy(Velkü)
Eskiden burası şenlikti. Sağlık ocağı, Postane ve bakkallar vb. vardı. Şimdi hepsi kapandı
Cıvar köylerden gelenler ihtiyaçlarını buradan karşılarlardı. Şimdi ise İkizdere'den alışverişlerini yapıyorlar.
İkizdere'ye 7 km
Rize'ye 59 km
Yağcılar Köyü
İkizdere'ye 13 km
Rize'ye 65 km
Sivrikaya Köyü(Çohçer)
TozKöy(Mahura)
Abdibaşoğlu, Abdioğlu: Ahmetoğlu, Arkanatoğlu, Ayvazoğlu, Azizoğlu, Bacakoğlu, (Bıçakoğlu) Balcıoğlu, Battaloğlu, Bayramoğlu, Bektaşoğlu, Birdanınoğlu, Cinkabakoğlu, Çakaloğlu, Çepnioğlu, Çiloğlu, Demircioğlu, Feyzioğlu, Fukaranınoğlu, Hacımehmetoğlu, Hanoğlu, Hırmızoğlu, Hurşitoğlu, İbrahimoğlu, İhtiyaroğlu, İslamoğlu, Karacaoğlu, Karadoğlu, Kaşmeroğlu, Katıroğlu, Koncoloğlu, Konduloğlu, Köroğlu, Körömeroğlu, Köseoğlu, Lulutoğlu, Mahioğlu, Mamukanınoğlu, Mamukoğlu, Mehmetoğlu, Mollasüleymanoğlu, Muslioğlu, Numanoğlu, Osmanoğlu, Pendazoğlu, Turanoğlu,.Uzunahmetoğlu, Zandooğlu.
1872 tapu kayıtlarına göre arazi sınırlarında bulunan diğer akrabalardan bazıları:
Alnıkoğlu, Cesuralioğlu, Çakutoğlu, Çebinkabakoğlu, Çolakoğlu, Destanoğlu, Doğanoğlu, Dursunoğlu, Eminoğlu, Erkanatoğlu, Hacımustafaoğlu, Hacıoğlu, Hasanoğlu, Hutooğlu, Hüseyinkabakoğlu, Kakışoğlu, Karadeninoğlu, Kelalioğlu, Kibaroğlu, Kirlioğlu, Korkutoğlu, Koronoğlu, Kotaranoğlu, Kösoğlu, Kunduloğlu, Kurtoğlu, Kutuoğlu, Makuloğlu, Masnakoğlu, Mollaosmanoğlu, Şabanoğlu, Şerifoğlu, Timuroğlu, Uzunoğlu, Yahyaoğlu.
Günümüzde Köyde Yerleşik Ailelerden bazıları :
Şanlıer(Zando),Kıroğlu,Özdemir(Gencali),Kaya(Demirciler),Numanoğlu,Ayvaz,İhtiyaroğlu,Kalemci,Kaşmer,Yazıcı,Çepnioğlu,Kakaçoğlu,
Köse,Aydıner,Uzuner,Uzun,Erkan,İslam,Koncel,Karaca,Balcı,Kuru,Aydın,
Köyümüzün 1913 den beri muhtarları :
Ömer oğlu Cemal Yıldırım,Ömer oğlu Ahmet ŞANLIER, İlyas oğlu Hasan Türk,Mehmet oğlu Resül Deniz,Ali Türk,Mustafa Altun,Ramiz Karaca,Rafet Tan,Cemal oğlu Mehmet Deniz,Yüksel Gürbüz,Hasan Özdemir,Halil Kaya.
Fevzi Şanlıer evi:Rakım :1652 metreOnbaşı Tesisleri : Rakım :1608 metre
Cami :Rakım:1712 metre
Kabanlar :Rakım:2180 metre
Büyük Yayla :Rakım:2572 metre
Ziyaret Tepesi :Rakım:3100 metre
Yukarı Anzer :Rakım:2150 metre Enlem :40.591144 Boylam :40.517106
Aşağı Anzer :Rakım:1895 metre
Mahura altı –Kama :Rakım:1334 metre
Sırt Mahura:Rakım:1733 metre
Kameler :Rakım:1966 metre
Paçıhalar :Rakım:2175 metre
MEŞHUR ÇALIŞMALAR VE YERLER:
lazboard Kayak Festivali
Rize’nin İkizdere ilçesine bağlı Petran köyünde her yıl düzenlenen Petranboard festivali bu yıl 13. kez yapıldı. Rize’nin 2 bin 200 rakımlı Petran köyünde Petran Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği tarafından İkizdere Kaymakamlığının katkılarıyla düzenlenen festivale yaklaşık 2 bin kişi katıldı. Renkli görüntülere ev sahipliği yapan festivalde ‘Petranboard’ ve ‘Lazboard’ adı verilen tahta kayaklar ile kayak yapıldı. Kimi vatandaşlar tahta kayaklardan düştü, kimi vatandaşlar karlı zeminin üzerinde adeta süzüldü. Yerli ve yabancı birçok turistin katılımıyla sıcak anlar yaşatan festivalde yöresel sanatçılar şarkılar söyledi, horonlar oynandı. Düzenlenen kayak yarışmalarında dereceye girenlere ödülleri takdim edildi.
Petranboard’ın hikayesi
Petranboard adı verilen kayak, yörede yaklaşık 200 yıl önce ulaşım aracı olarak kullanılmaya başlandı. Köy halkı çam ağaçlarından elde ettiği keresteler ile 30 santimetre genişliğinde 170 santimetre uzunluğa dayanan tahta kızaklarını yaptı. Yıllarca kullanılan tahta kızaklar teknolojinin gelişmesiyle uzunca bir süre rafa kaldırıldı. Son yıllarda geçmişini anmak ve hatıraları yaşatmak isteyen yöre halkı bu kızakları tekrar üreterek diğer yerleşim yerlerine tanıttı. Zamanla büyük ilgi çeken tahta kızaklara Petranboard adı verildi ve festivalleri düzenlendi.
Festivalden memnun kaldığını belirten Melek Yılmaz "Rize’den katıldım. İlk kez 12.’si düzenlenen festivale katılmıştım. Bu ikinci katılışım. Festivalden memnunum. İlk kez kaymıyorum, geçen gelişimde kaymıştım. Şimdi biraz daha alıştım. Çok zevkli güzel bir ortamdayız" derken, Mustafa Beyaz ise ”İlk kez katılıyorum. Buranın en büyük özelliklerinden bir tanesi Petranboard. Aynı zamanda yörenin ismini alıyor. Aslında bizim snowboard olarak yaptığımız sporu burada ilkel bir teknikle Petranboard olarak yapıyorlar. İlkel duruyor ama bir o kadar da kullanışlı bir alet. Burada çok güzel bir atmosfer var. Kar yağıyor, konser var ve insanlar eğleniyor. İnsanlara buralara gelmelerini tavsiye ediyorum” ifadelerini kullandı.
Yaban Mersini ( Blueberry) Nedir
İklim isteği bakımından Doğu Karadeniz Bölgesindeki illerden Artvin, Rize, Trabzon, Giresun, Samsun ve Sinop’un genelde rakımı yüksek dağ ve yaylalarında yabanı formları bulunmakta ve yöre halkı tarafından taze olarak, reçel veya pekmez yapılarak tüketilmektedir. Yabanmersini, asitli toprakları tercih eder (pH=4.0-5.5) ve genel bir ifade ile yabani yabanmersinlerinin olduğu yerlerde, defne, çam, kızılağaç veya beyaz sedirin karışık olarak yetiştiği nispeten meyilli alanlarda kültür çeşitleri rahatlıkla yetişebilmektedir. Karadeniz Bölgesi’ndeki toprakların asitli olması ve bu bölgenin yabanmersini anavatanı içinde yer almasından dolayı yabanmersinini bölgedeki ürün çeşitliliğine katmak gerekmektedir. Toprak ve iklim bakımından yabanmersini yetiştiriciliği için mükemmel şartlara sahip olan Karadeniz Bölgesi yabanmersini tarımının ülkeye yayılmasında öncü konumundadır.
Doğu Karadeniz Bölgesi dağlarında yabani olarak yetişen formlarına Rize’de likapa, kaskanaka, çera (mçela), Trabzon’da ligarba, lifos, Artvin’de morsivit veya mahabak (merhauk), Ordu-Giresun’da çalı çileği, Kars-Ardahan’da göğen olarak isimlendirilmekte ve yöre insanı tarafından beğenilerek tüketilmektedir. Çay üzümü, çoban üzümü veya ayı üzümü de denilen bu meyve dünyada blueberry, huckleberry, whortleberry, black whortleberry, bilberry, burren myrtle, mrytille, dyeberry, hurtleberry, whinberry, wineberry adlarıyla tanınmaktadır., Literatürümüze “Yaban mersini” olarak yerleştirilen blueberry, bölgede ürün çeşitliliği bakımından son derece değerli bir meyve türüdür. Asitli toprakları seven yaban mersininin dünyadaki üretimi son derece azdır ve zor şartlarda üretimi yapılmaktadır. Hem karlı hem de sağlık açısından çok yararlı olan yaban mersini yetiştiriciliğinde Karadeniz Bölgesi çok üstün imkanlara sahiptir ve bu ürün gelecekte bölgenin vazgeçilmez tarımsal ürünlerinden biri olacaktır.
Yaban Mersini Botanik Özellikleri
1-Toprak Üstü Organları
Ocak şeklinde bir görünüm arz eden yaban mersini bitkisinde toprak üstü organlarını dip kısımdan çıkan yeni, sukkulent yapıdaki sürgünler, odunlu çalı formundaki sürgünler ile 1 yaşlı sürgünlerden çıkan yeni yeşil yan sürgünler oluşturmaktadır. Sırık (sopa) şeklindeki yaban mersini sürgünleri 10-20 yıl yaşayabilir ancak 5-7 yıl sonra bu sürgünler budanarak çıkarılmalıdır. Yüksek boylu çalı formundaki yaban mersini 120-300 cm boylanabilir. Alçak boylu çalı formundaki yaban mersini 90cm boylanabilirken yarı-yüksek çalı formundaki yaban mersini çeşitleri bu iki grup arasındadır. Tavşangözü yaban mersini ise daha uzun sürgünlere sahip olup kuvvetli gelişme gösterirler ve 610 cm boy yapabilmektedirler.
2-Kök Sistemi
Yüksek boylu çalı formundaki yaban mersini kökleri ince , kök kılları olmayan lifli kök yapısına sahiptir. Su ve besin maddelerinin kökler tarafından absorde edilebilmesi için çoğunlukla endotrofik mikronizmalar (VAM) ile birlikte yaşarlar. Kökler bitkinin tabanından itibaren 180 cm’ye kadar yayılabilir. Ancak nadiren penetre edebilirler. Alçak boylu çalı formundaki yaban mersini köklerinde de kök kılı yoktur. Çok ince ve lif (iplik)gibi olan kökleri vardır. Bu yaban mersini bitkileri toprakaltı rhizomlardan adventif olarak büyürler. Dolaysıyla alçak boylu çalı formundaki yaban mersinileri yayılıcı form gösterirler. Zamanla bitkiler birbirine eklenerek tek bir gövdeymiş gibi büyüme meydana gelebilir.
3-Tomurcuk ve Çiçekler
Yaban mersini meyve gözleri yaz sonları ile sonbahar aylarında oluşmaktadır. Tomurcuk gelişimi sürgün ucundan aşağıya doğru yani bazipetal olarak meydana gelir. Çiçek tomurcuklarının sayısı iklime bağlı olduğu kadar. Sürgün gelişme kuvvetine yani çapına da bağlıdır. Tomurcukların içinde yer alan çiçek demetinin farklılaşması ise aşağıdan yukarı doğru yani akropetal olarak gerçekleşmektedir. Çiçekler, 5 çanak yaprak , 5 taç yaprak , 10 erkek organ ve 1 dişi organ içerir.
4-Meyve Gelişimi
Yaban mersini meyve iriliği, sürgün çapına ve çekirdek sayısına bağlıdır. Kalın sürgünler daha iri meyve verirken döllenme sonucunda meyvede meydana gelen çekirdek sayısının fazlalığı da iri meyve ile sonuçlanır. Bu arada karşılıklı tozlanma da meyve iriliğini artırıcı yönde etkin rol oynamaktadır. Yaban mersini meyve tutumu için tozlanma gerekmektedir.
Yaban mersininde tozlanma entomofil yani böceklerle olmaktadır. Çünkü böcekleri çekenhoş kokulu ve nektar içeren çiçeklere sahiptir. Yaban mersini çiçeklerinin taç yaprakları bitişik olup uç kısmında açıklık vardır. Ters dönmüş çan şeklindeki yaban mersini çiçeğinde yumurtalığın dip kısmında nektar olup, misk kokusu ile böcekleri çiçeğin dip kısmına kadar çeker. Yaban mersini çiçeklerindeki polenler çok ağır olup, yapışkandırlar ve rüzgar ile hareket etmezler. Erkek organları da dişi organlardan uzun olup çiçeğin uç kısmından dışarı doğru çıkmıştır. Bu yüzden erkek organlardan ayrılan polenler dişi organ tepesine uğramadan çiçeği terk eder. Ayrıca dişi organ kendi kendine tozlanmayı engelleyecek şekilde çıkıntılıdır. Bu yüzden karşılıklı ve arılarla tozlanmaya gerek vardır.

Bal deyince aklına hemen kış gelenler, kış hastalıklarının kökünü kurutmak için doğal antibiyotik sayılabilecek bu lezzeti sık sık değerlendirenler toplanın!
Adını sık sık duyduğumuz, ne yazık ki yüksek fiyatından da haberdar olduğumuz bir güzelle tanışacağız bugün, anzer balıyla.
Kendisi bal çeşitlerinin en özellerinden, en nadidelerinden olur. Şanslıyız ki ülkemizde üretiliyor.
Bizi üzen tek yanı ise fiyatının ne yazık ki her keseye uygun olmaması ama onun için de çareler var. Belki kilolarca alacak gücümüz yok ama tadımlık, minik gramajlarla satılan anzer balından temine edebilir, onun dillere destan faydalarından yararlanmaya başlayabiliriz.
Günde bir yemek kaşığı kadar yemek bile vücudumuzda ne çok olumlu etki yaratıyor bir bilseniz...
Küçük bir not: "Aç karnına mı tok karnına mı?" diyenler olacaktır, açıklamış olalım. Yemeklerden yaklaşık bir saat kadar önce yemeniz yeterli. Ancak diyabet gibi ciddi bir rahatsızlığınız varsa doktorunuza danışmadan asla tüketmeyin.
Anzer balı, Türkiye'de, Rize'nin İkizdere ilçesinde bulunan ve Anzer Yaylası olarak anılan bölgesinde üretiliyor. Bu nedenle dünya çapında oldukça ender bulunan, özel ballardan biri.
Arıların bölgede bulunan endemik, yani sadece o bölgede yetişebilen çiçeklerden topladığı ballardan oluştuğu için de aroma ve tat olarak diğer ballardan ayrılmayı biliyor.
Başta da söylediğimiz gibi, sınırlı bir üretim alanı olduğundan, dünyanın en özel balı sayılıyor ve bu yüzden fiyatı bütçe dostu olamıyor maalesef.
Doğal bir ilaç olarak kabul gören bu baldan faydalanmak isteyenler için önerimiz küçük kavanozlarda satılan ve fiyatı daha ekonomik olan anzer ballarını seçmeleri.
Unutmadan, çok kıymetli bir bal olduğundan piyasada birçok sahte anzer balı da bulunuyor. Bu nedenle anzer balı almak istediğinizde mutlaka güvenilir aktarlardan, marketlerden ve markalardan almanız büyük önem taşıyor, bizden söylemesi diyor ve günde sadece bir yemek kaşığı yediğinizde vücudunuzda neler olacağını bir bir anlatmaya başlıyoruz.

İçindeki fenolik bileşik sayesinde anzer balı, vücuda girdikten sonra güçlü antioksidan etkiler gösterebiliyor. Bu da vücudumuza giren yabancı maddeleri hızla dışarı çıkarabildiği anlamına geliyor. Dolayısıyla bağışıklık sistemini güçlendirmesi de işten bile olmuyor. Günde bir yemek kaşığı anzer balıyla hastalıklardan korunmak da mümkün oluyor.
"E peki çoktan hastalandıysak?" derseniz elbette anzer balı bu hastalıkla mücadelenizde de yanınızda yer alıyor ve daha hızlı bir iyileşme süreci sağlıyor. Özellikle öksürük, boğaz ağrısı ve balgam konusunda büyük rol oynadığı biliniyor.
Vücutta oluşan iltihapların daha hızlı kurumasını ve iyileşmesine olanak sağladığı için özellikle bademcik iltihaplanmaları olanlara tavsiye ediliyor.

Anzer balının antioksidan özelliğine ek olarak antibakteriyel özellikler taşıdığı da biliniyor. Tüm bu özellikler bir araya gelince kanımız da yabancı maddelerden, mikroplardan çok daha kolay bir şekilde arınma fırsatı buluyor.

Günde bir yemek kaşığı anzer balı yiyerek kanımızını temizlemekle kalmıyor, temizlenen bu kan sayesinde damarlarımızı da rahatlatıyoruz tahmin edebileceğiniz gibi.
Damarların tıkanmasına, sertleşmesine neden olan kandaki yabancı maddeler vücudumuzdan uzaklaşınca bu sorunlar da ortadan kalkma fırsatı buluyor.

Günde bir yemek kaşığı anzer balı yiyerek uzun vadede kanın temizlenmesini sağlayıp damar tıkanıklığını ve sertliğini en az seviyeye indirebiliyor olmanız zaten halihazırda bu sonucu doğuruyor ve gelecekte hepimizin başına gelebilecek kalp krizi, felç gibi birçok kalp ve damar rahatsızlığına yakalanma riskinizi de azaltabiliyorsunuz.

İçinde C vitamini, potasyum ve kalsiyum olmak üzere birçok yararlı madde bulunan anzer balı, tüm bu faydalı bileşenleri sayesinde kendini halsiz hissedenlere de çare olmayı biliyor. Günde bir yemek kaşığı yenecek anzer balıyla bir süre sonra kendinizi çok daha zinde ve enerjik hissetmeye başlıyorsunuz.
Özellikle kilo alma sorunu yaşıyor, iştahsızlıktan yakınıyorsanız yemeklerden en az 1 saat önce bir yemek kaşığı anzer balı yemeniz bir süre sonra bu sorunla baş etmenizi sağlıyor.

Sindirim sistemi kadar boşaltım sistemine de faydaları olan anzer balının ishali kesme özelliği olduğu biliniyor. Bu özelliğinden faydalanmak isteyenlerin bir bardak oda sıcaklığında suya yine bir yemek kaşığı kadar anzer balı karıştırıp içmesi etkili oluyor.

Anzer balının antioksidan özelliği bizi sadece kış hastalıklardan korumakla kalmıyor, bağışıklık sistemini güçlendirdiği için vücuda içten dışa bir koruma sağlıyor. Bu da cildimizi de anzer balıyla koruyabileceğimiz anlamına geliyor.
Ancak zaten nadir bulunan bir bal olduğu için onunla cildinize maskeler yapmak yerine doğrudan günde bir yemek kaşığı yemeniz ve uzun vadede daha çok faydasını görmeniz öneriliyor. Anzer balı, hücrelerin sağlıklı kalmasını sağladığından sivilce lekelerinden tutun da ameliyat izlerine dek, ciltteki birçok yara izinin daha hızlı bir şekilde kapanmasına destek oluyor.

Anzer balının içinde C vitamini, potasyum, kalsiyum, fosfor ve demir başta olmak üzere vücuda birçok vitamin ve mineral sağlamasının halsizliğe ve yorgunluğa iyi geldiğini söylemiş, vücudunuza enerji verdiğinden söz etmiştik. İşte tam da bu özellikler bir araya gelince hem kadınlarda hem de erkeklerde cinsel gücü arttırıcı bir etki de oluşturuyor.
Önemli bir not: Her gün bir yemek kaşığı dedik ama tabii ki bu, ömrünüz boyunca her gün bir kaşık yiyin demek değil. Zaten herhangi bir ürünü sürekli olarak tüketmeniz doktorlar ve beslenme uzmanları tarafından da tavsiye edilmez. Bu yüzden anzer balını tüketmeye karar verirseniz 15 günde bir en az 5 günlük aralar vererek tüketmeye özen gösterin ve asla aşırıya kaçmayın.
Anzer balının içinde bol miktarda şeker bulunduğundan günde bir yemek kaşığından fazla tüketmemeniz de oldukça önemli. Özellikle diyabet başta olmak üzere kronik ve ciddi rahatsızlıklarınız varsa, bal ya da bal benzeri ürünlere karşı alerjiniz varsa tüketmeden önce mutlaka doktorunuza danışmayı, doktorunuzun onay vermesi durumunda tüketmeye başlamayı unutmayın. Yetişkinler için bir yemek kaşığı kadar uygunken çocuklar ve bebeklerde bu miktar çok daha az (yaklaşık bir çay kaşığı kadar) olmalı. Bu yüzden eğer çocuğunuza vermeyi düşünüyorsanız yine öncesinde çocuğunuzun doktoruna danışmalısınız, aklınızda bulunsun. Aksi takdirde faydadan çok zarar görme ihtimaliniz doğar, aman diyelim.